Blogger Template by Blogcrowds


Vedat Türkali..Üniversite yılları..Cadde-i Kebir' deyim (Cafe- Bar olan)..Vedat Türkali kapının önünden geçiyor..Düşünmeden dışarı fırlıyorum..Kolundan tutup, gelin bir kahve için lütfen diye ite kaka içeri sokuyorum..O beni duymakta zorlanıyor, işitme cihazını fark ediyorum, ben inanmakta zorlanıyorum, bu kadar harika nasıl yazılır..

Vedat Türkali'nin tüm kitapları için söyleyebileceğim kesin bir şey vardır, kaç sayfa olursa olsun, 2 günde bitirilesidir her biri..

Bir Gün Tek Başına benim tanışma okumam..Vedat Türkali hayatıma bu kitapla girmiştir..Annemle babamın ortak kütüphanesinden öylece çekip çıkardığım anı da dün gibi hatırlıyorum..

Vedat Türkali siyasetin gündelik yaşamlarındaki izdüşümlerinden bahsetmeden duramaz, ben de onu okumadan duramam..Bir Gün Tek Başına ihanet, aşk, tutku ve 60'lar..Güvenmek ya da güvenmemek..Evli ve siyasi sorguda çözülmüş ve kendi öz sorgulamasında da çözülmek üzere olan bir adamın aşık oluvermesi, evli ve çocuklu olduğunu belirtmek gerek bu arada..

Bir de ödüller..Milliyet Yayınları 1974 Roman Ödülü, Orhan Kemal 1975 Roman Armağanı..Vedat Türkali'nin ilk romanı..

"Sevgiye de, sevgisizliğe de, istemenize karşın ara veremiyorsanız yitiren sevgi oluyor sonunda.."


Adam çok aşık, kadın da..Kadın çok hasta, bence adam da..Aşk çok deli, bir de çiçeklerle yaşamak var tutkunun kavalyesi..

Ölümün geleceğini bilmek, ölümün kendini hatırlatmayı sevdiği bir yaşam, kendi ölümünü düşünmez ya insan, bunun mümkün olmadığı hal..

Yaş farkının hayat farkı olmadığı kadın- erkek halleri..

Kimi bünyelerde yan etkisi depresyon olabilecek roman..

"Madem öleceksiniz, adam gibi öleceksiniz..Bunu sağlayacağım.."



Yalom' un her kitabı, hem kolay okunurluluğu hem de bilenlerin satir aralarindan çekip alabileceği teorik bilgi aktarımlarıyla, çömez öğrencilik yıllarımdan bu yana hep okuma listemin gözdelerinden olmuştur..

Bugünü Yaşama Arzusu : Schopenhauer Tedavisi ise grup terapi sürecini anlatan çok keyifli bir roman..Üstelik de filozof Schopenhauer' u bu sayede tanıdım, adını duymaktan değil tanımaktan bahsediyorum ama..Romanda Schopenhauer hayat hikayesi ve hayatı sorgulama yöntemiyle de var çünkü..

Varoluşçu psikoterapinin mühim sorunudur ölüm..Romanımızın terapisti Julius ise kendi ölüm tarihinden haberdardır artık, hastadır çünkü..Bu son zamanlarındaki bilgeliği ona hastalarını düşündürür, bitmemiş terapileri, kendince başarısız olarak niteleyebileceklerini en çok da..Bu başarısız terapilerden birinde hasta koltuğunda oturmuş olan Philip'i bulur..Philip ise dünyayla iletişimini kadınlarla kurdugu cinsel ilişkiler üzerinden sürdüren bir fanidir.. Julius'un düzeltemediği bu durumun Schopenhauer okuyarak üstesinden geldiğini söylemektedir..

Derken anlaşırlar..Philip Julius' a Schopenhauer' u anlatacaktır ve de karşılığında Julius' un grup terapisine katılıp iletişim becerilerini geliştirecektir..

Benim için "bir soluk" kitaplardan biri oldu..


Olmazlar oldurulur, duyulmayanlar konuşulur..Masal yazmak isteyenler kıskançlıkla tanışır, masal okumayı sevenler dikkat kesilir..Ben her ikisini de yaşadım "Puslu Kıtalar Atlası"nda..

İhsan Oktay Anar' ın ilk romanı..Ve sanki yazmamış da konuşmuş kadar akıcı bir okuma oldu benim için..Okunası, sonra bir daha okunası, sonra dönüp tekrar okunası..

Bu romanın bir platosu var zihnimde, karakterler bilinçaltımda bir yerde yaşıyor artık, hiç anlamam aslında ama sanki senaryolaştırılsa benden iyi kimse çekemez gibi hem de..

Felsefe var bu romanda diyorlar, emin değilim, felsefe hayatsa kanlı canlı, evet var..

Bir de İstanbul değil, Konstantiniye..

"Dünya bir düştür. Evet, dünya..Ah! Evet, dünya bir masaldır.."


Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa