Blogger Template by Blogcrowds



İhsan Oktay Anar iyi bir masal anlatıcısı bence..Hayata dair..İçinde aşk, ölümle muhabbet, sevgiliye hasret, çocuklara eğlencelik, büyüklere dersler çıkarmalık ama illa okunmalık..

Puslu Kıtalar Atlası beni daha çok etkilemişti, ama Efrasiyab' ın Hikayeleri de bir solukluk kitaplardan..Neden daha az etkilendim diye düşünüyorum..Sanki yazar bazı yerlerde durmuş düşünmüş, nasıl bağlayacağını bulamamış ve orada kısa kesivermiş gibi..Daha çok anlatılacak şey varmış ama yazmayı unutmuş gibi..Ya da anlatayım hadi demiş ama cümleleri özensiz kurmuş gibi..Oldu bittiye gelmiş gibi..

Cezzar Dede ve Ölüm arasında geçen diyaloglar, Ölüm' ün Cezzar Dedeye yaşayabilmesi için anlatacağı hikayeler karşılığında biraz daha zaman tanıması, sıra ile hikaye anlatmacalar..Başlıklar ise, aşk, ölüm, din, cennet..

"Benim dünyada tattığım en büyük lezzet, hayat değil, insanlık! Her zaman olduğu gibi şimdi de yaşıyor olmanın değil, insan olmanın zevkini çıkarıyorum."


Orhan Pamuk' un bütün kitaplarını okudum, onu okuyamayanlardan değilim yani..Üstelik Yeni Hayat hariç hepsini severek ve hızla okurum..Ama en severek ve en hızla okuduğum kitabı eminim ki Cevdet Bey ve Oğulları olmuştur..

Cevdet Bey ve Oğulları Orhan Pamuk' un ilk romanı..Bunu duyunca daha da etkilendiğimi hatırlıyorum, ilk romanı olmasına rağmen oturmuş ve kendine has bir yazı stilinin olmasından..

Üç kuşaklı bir hikaye bu..Türkiye Cumhuriyeti' nin yaşamaya ve yaşanmaya başlamasının özel hayatlara yansımasını da anlatan, 1900lerin başından günümüze yaklaşan..Her Orhan Pamuk romanında olduğu gibi yine Nişantaşı roman karakterlerinden biri..Apartman hayatı, değişen yaşamlar ve Nişantaşı..Üç kuşak, kuşaktan kuşağa aktarılanlar ve bir köşede unutulanlar..

Orhan Pamuk bu eseriyle 1979 Milliyet Roman Armağanı' nı ( Karanlık ve Işık adıyla) ve 1983 Orhan Kemal Roman Ödülü' nü almıştır.


Sarılırken, uyurken, konuşurken, hatta uykuya dalarken koklayanlardanım..Ve de kokuyu değerlendirme kriterlerinin tepesine yerleştirenlerden..

Kitabın adı "Koku", buna ilaveten bir de seri katil tanımlaması..18. YY Fransa' sında yaşanan bir trajedi, bir koku alma ve yaratma dehasına sahip Jean- Baptiste, ama kendi kokusunun olmadığını fark edişi..Bunun üzerine en güzel kokuyu üretebilmek için insanlardan ve onların "kokulu" tenlerinden faydalanmaya başlaması, kokuyu damıtabilmek için onları öldürerek..En sonunda o kokuya ulaşması ve onu bekleyen son..

Filmini de izledim, önce kitap sonra film ikilemelerinde genelde hayal kırıklığına uğrardım, bu sefer öyle olmadı..Beğendim..


Meryem..Harami, yani haram olan, yani piç..Annesiyle seçilmiş bir yalnızlıkta yaşıyor, babası kahramanı ve perşembeleri aksatmadan kızına geliyor..Meryem hep onunla yaşamaya karar verdiğindeyse hikaye başlıyor..

Leyla..Ağabeylerinin özleminden dolayı akıp giden hayatı ve hatta kızına da görmezden gelerek yaşayan annesi ve Leyla' ya bildiği herşeyi aktarmaya adanmış öğretmen babasıyla kendini mutlu hissettiği bir hayatı paylaşıyor..Tarık ise hayatının en önemli yerinde duruyor, dost hallerinin dışında ilk aşk halleriyle de..Afganistan' dan gitmeleri gerektiğini anladıkları anda onun hikayesi de başlıyor..

İki kadının mutluluğu ramak kala kaçırmaları ve paylaştıkları herşeyin ortak mutsuzlukları haline gelmesi..Bu arada tabiki gene Afganistan..Kadın bakış açısıyla okuyunca empati kurmak çok acı veriyor..

Ve de aşk..Hem de her türlüsü..Çocuğuna, eşine, sevgiliye, anne ve babaya, Allah' a..Bu kitapta hepsi var..

Uçurtma Avcısı' nı yazmıştım..Bin Muhteşem Güneş' i de onu tanıttığım postuma gelen yorumlardan okuyarak aldım, iki günde bitti!!!Çalışmasam bir günde biterdi eminim..Tek soru işaretim finalde Amerika' nın sütten çıkmış ak kaşık olarak okuyucuya aktarılması..

Okunası, hem de nasıl..

Bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşini...




Sonunda okudum..Bir itiraf, çocukluğumdan bu yana Dostoyevski okumaya çalışırım..Evet, kelimenin tam anlamıyla "çalışırım"..Akmaz, "kitabı elimden bırakmak istemedim" gibi haller hiç olmaz..

"Kumarbaz" ı okudum, sanırım beklentilerim yüksek, sonsuz ruhsal analizler bekliyorum, ya elimdeki çeviri iyi değil, ya da o kadar da ruhsal analiz beklemek iyi değil..

Kocaman bir Rus topluluk, arada İngiiz ve Fransız da var, kumar oynanan bir şehir, merkezde paranın olduğu evlilik ve ilişki entrikaları, kumar oynarken neler olduğunun fizyolojik ve psikolojik analizleri..

İşte yazdığım( daha doğrusu yazamadığım) gibi bir okuma oldu benim için..

Dostoyevski ısmarlama üzerine yazmış diyorlar bir de okuduğum bazı forumlarda..

Gene de pes etmeyeceğim, devam edeceğim Dostoyevski okumaya, var mı öneebileceğiniz iyi bir çevirmen???

Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa