Blogger Template by Blogcrowds



...Latin şairi Juvenalis demiş ki; "Saygıların en büyüğünü çocuğa borçluyuz"...



İtalya'nın ilk kadın doktoru Maria Montessori' nin yazdığı Annelik Sanatı' nda bugünlerde aklım..Rüzgar 6 aylıkken okumuştum, şimdi yaklaşık 14 aylıkken ve evde "Ben de varım!!!" vurguları artmışken tekrar okudum altını çizdiğim her satırını..Yazmassam olmaz dedim..


Bir:
Çocuğun kişilik gelişiminin çocuk adına çilelerle dolu olduğunu; çocuğun yeteneklerini hayata geçirmek için ortaya koyduğu çabanın saygıya değer olduğunu ve de bunu başarabilen çocukların coşkunluğunu anlatıyor her fırsatta kitap ve en can alıcı cümlelerden biri; çocuğun insanoğlunun babası olduğu..


İki:
Her çocuğun bir duyarlılık dönemi hatta dönemleri olduğuna dair örnek şahane.Kelebek yumurtasındaki tırtıl kabuğunu delip dışarı çıktığında ışığa duyarlıdır, ışık sayesinde dalın ucuna ilerler ve taze yapraklarla oburluğunu giderir.Tırtıl başka besinler yiyecek kadar büyüyünce ışığa duyarlılığını kaybeder!!!Yani bu duyarlılık döneminin yararlılığı bitmiştir; çocukların duyarlılık dönemleri temel öğrenme açlıklarını tam da duyarlı oldukları dönemde gidermeleri gerekliliği ile çok önemsenmelidir.Eğer bir duyarlılık dönemi es geçilirse o döneme has bir keşif olanağı bir daha gelmemek üzere yok olur.Bu duyarlılık dönemleri aşağı yukarı beş yaşına kadar sürermiş ve de.



Üç:
Çocukların kapris olarak nitelendirilen halleri mutlaka dikkate alınmalıdır.Bu hallerden sonra sıklıkla sakin bir döneme girer çocuk.O zaman bu hallerinin nedeni bulunmalı ve ihtiyaçları giderilmelidir.Nedeni bulduğumuz zaman çocuğu anlayabilir ve onunla işbirliği yapabiliriz.Çocuğun kendince tutturduğu gelişim yoluna "Onu yapma, bunun için çok küçüksün" diyerek engeller koyduğumuzda aldığı hallere sıkça huysuzluk der geçeriz.Ama nasıl ki her hastalık aslında işlevselse, yani bedenimize mücadele etmeyi öğretiyorsa; huysuzluğu da böyle değerlendirmeliyiz, yani çocuğun ilk huysuzlukları ruhunun ilk hastalıklarıdır.Her çocukça tepkinin huysuzluk olduğunu söylemek kolay, ama huysuzluk öyle sanıldığı kadar basit birşey değil ki. Huysuzluk herşeyden önce çözümlenmesi gereken bir sorundur.



Dört:
Hep der ya büyükler biz daha şanslı çocuklardık, kalabalıklarda ve oyunlarla büyüdük diye, Montessori de buna vurgu yapıyor.Belki o zamanlarda bedenleri daha büyük tehlike altındaydı çocukların, tıp bu kadar ilerlemiş değildi, çocuk ölümleri daha fazlaydı ama şimdi de çocuklarımızın ruhları tehlike altında.


Beş:
Evde düzen düzen diye tutturmam boşuna değilmiş, çocuklu ev dağinik olur diyenlere "Hayır, oğlumun bu dağınıklığı içselleştirmesini ve normal farz etmesini istemiyorum" dedim hep.O dağıttı ben topladım, şimdilerde onu da dahil etmeye başladım, gayet iyi kotarıyoruz anne oğul.Çocuğun düzene karşı son derece duyarlı olduğu aşama, önemli olduğu kadar esrarlı bir aşama imiş. Bu duyarlılık, çocukta bir yaşındayken başlayip iki yaşına kadar sürermiş.Çocukların doğaları gereği düzensiz olduklarına inanıla gelindiği için, dış düzene yönelik bir duyarlılık aşaması geçirmesini garipseyenler yanılıyorlarmış.Kitaptaki şu cümle özetliyor zaten herşeyi: "Çocuk çevresi tarafından biçimlendiğine göre, belli belirsiz bir yapıcı formulle yetinemiyor; ona kesin, dakik ve kararlı klavuzlar gerekli oluyor."



Altı:
Çocuk öyle amaçsız koşup zıplamaz.Sırf ortalığı alt üst etmek için onu bunu ellemez. Yapıcı hareketleri, yetişkinlerin hareketlerine dayanmaktadır. Onlara bakıp eşyaları nasıl kullandıklarını izleyerek işe girişir, onları taklit eder. Çocuk etraftaki yetişkinler gibi hareket etmeye çalışır, onların kullandıkları nesnelere el atar...Konuştuğum her anne çocuğunu oyuncaklardan çok gerçek hayat materyalleri ile ilgilendiğini söyler durur buna şaşırarak, kitabın bu konuda da söyledikleri var: "Büyüklerin bir başka yanılgısı da çocukların sırf renkli nesnelerle, cırlak renklerle ve şamata ile ilgilendiklerini sanmalarıdır."




Yedi:
Çocuk için yere yakın, doğru dürüst bir sedir hazırlanmalı, istediği zaman yatsın, istediği zaman kalksın. diyor Montessori, kendi tercih ettiği zamanlarda ulaşılabilir bir yatağının olması fikri içimi ısıtıyor, bunun hazırlığını yapıyorum..Tam da kendi seçimlerinde ısrarcı olduğu bir döneme geçmişken, uykunun seçenek olarak sunulması çok mantıklı.



Sekiz:
Üst düzeydeki hayvanlar yavrularının ihtiyaçlarına kendilerini ayarlarken, içgüdüsel olarak böyle hareket ederler.Anası yavru fili sürünün arasına getirdiği zaman, koskoca hayvanlar adımlarını yavrunun adımlarına göre ayarlarlar, yorulup durunca onlar da durur. Bizler ise şahane pusetler alırız yavrularımıza, sıklıkla şehir hayatına ve bize ayak uyduramayacaklarını bildiğimizden onlar pusette biz koşarak yaparız her işimizi.Gezmeye çıkardıkları zaman pekala yürüyebildiği halde arabaya oturturlar.Ben şimdilerde sırt çantama Rüzgar' a ne lazımsa koyup onun adımlarına uyuyorum dışarda.Her akşamüzeri iki saat, şükür ki zaman sıkıntım yok, olsaydı da 15 dakikamız bile olsa böyle geçirmesini sağlardım.. Sokakta her şeyle ayrı ayrı ilgileniyor, bazen bir karıncayı izliyor aralıksız 5 dakika.Ben napıyorum, duruyorum!!! Saygıyla onun keşiflerine onun kadar heyecanlamaya gayret ediyorum.



Dokuz:
Her çocuğun bir yaşam ritmi vardır ve ritm dilediğiniz anda değiştirebileceğimiz rastgele bir kavram değildir.Ona yardım bahanesi ile fincanı elinden alıp ben içireyim sana diye abanırız üzerine.Aslına dileğimiz yardım değil, bu kendimizinkine yabancı hareket ritmine son vermektir.Yetişkinler çocuğa aşağı yukarı böyle davranırlar.Bilinçsizce kalkar, çocuğun o doğal ama ağır ve hesaplı hareketlerini engellerler.Böylece bir sinek kovarmış gibi o tedirginlik konusunu ortadan kaldırıverir.Ama hangimizin aklına gelir ki yaptığımız o yersiz yardımlarla çocuğun yaşamını zehir etmekteyiz. Bunlar ömür boyunca acısını çekeceği çeşitli baskıların başlangıcıdır.



On:
Özetle Montessori der ki:
Alıştırmanın tekrarını ister çocuk, bıkamadan usanmadan, öğrenene kadar defalarca, bunu yapmalıyız mutlaka.
Özgür seçim yapmak ister, saygı duymalıyız.
Oyuncaklar' a ve oyuna bakışı Montessori metodunun en çok tartışılan noktalarından biri,kitapta diyor ki: "Elimizde önemli bir iş, önümüzde görülecek hatırı sayılır bir ödev varken hangimizin aklına oyun oynamak gelir, çocuk da öyle. Elinde önemli bir iş varken tutup da oyunla neden uğraşsın. Çocuk hiç durmaz, daha aşağı bir düzeyden daha üstüne çıkmaya savaşıp uğraştığı için her dakikasının her anının büyük değeri vardır. Oyuncakla oynama bu en nazik döneminde daha yüksek bir yaşamın temellerini atmakla uğraşması gereken çocuğa tanınan tek özgürlüktür. Dikkate değer bir seziyle psikanalistler hayal gücünün anormal gelişmeleriyle oyuna karşı aşırı ilgi belirtilerini ruhsal kaçış diye adlandırmıştır. Bunlara özellikle yetişkinlere fazla bağımlı çocuklarda rastlanır"
Ödüller ve cezalar 'ı gereksiz bulur Montessori yöntemi. Ödülün motivasyon arttırıcı olmadığını, çocuğun zaten özgür iradesi ile seçtiği ve ona dayatılmamış herşeyle ilgilendiğini; cezanın ise biz yetişkinlere göre hatalı olan davranışı azaltmadığını söyler. Temelde her ikisine de katılsam da biraz övgü biraz eleştiri hayatın tuzu biberi, benim en temel motivasyon kaynaklarımdır hayatta..
Sessizlik
Onur
Disiplin



Yöntem:
Alıştırmanın tekrarı
Özgür seçim
Hata deneyimi
Hareketlerin çözümlenmesi
Sessizlik alıştırması
Sosyal ilişkilerde düzgün davranış
Çevrede düzen
Kişisel temizliğe özen
Duyuların eğitimi
Okumadan ayrı yazma
Okumadan önce yazma
Kitapsız okuma
Özgür faaliyetli disiplin



Yöntemin uzak durdukları:
Ödüller ve cezalar
İmla klavuzları
Toplu dersler
Program ve sınavlar
Oyuncaklar ve şekerlemeler
Öğretmen masası
...

SONSÖZ
O çoğalmalı, ben azalmalıyım...



4 yorum:

Çook güzel bir yazı. Tavrınız tarzınız montessori içselleştirme biçiminiz gerçekten harikulade. Gönülden tebriik eder bu yazı okuma şansı bulduğum için de kendimi şanslı addederm:) Sevgşyle

28 Ekim 2009 18:57  

Maria Montesorri hakkında araştırma yaparken yazınıza rastladım... Ne güzel anneler var... Üzerinde çalıştığım bir kitap var, ben de bunu sizinle paylaşmak istedim... Adem Güneş, Annelik Sanatı. Nesil yayınlarından temin edebilirsiniz. Kendisi maria montessori yöntemini takip eden uzman bir pedagog... Doğrusu kitabı okuyup görüşlerinizi benimle paylaşırsanız memnun olurum. melikegunaydogdu@gmail.com

16 Kasım 2009 17:57  

Anne Yazar,
Teşekkür ederim, çok mutlu oldum böyle düşünmenize..
Sevgiler..

16 Kasım 2009 21:02  

Sevgili Melike,
Hemen yarın edinmeye çalışacağım bu kitabı, hoş ben artık Adana' da yaşıyorum ve biraz zor ulaşıyorum istediğim kitaplara, şansımı deneyeceğim, olmadı online sipariş ederim. Montessori bakış açısını benimsemiş bir pedagogun kitabını okumak isterim, ben psikologum bu arada..
Size yazacağım,
Sevgiler..

16 Kasım 2009 21:05  

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa